1 dünya savaşından sonra yenilen devletlerin durumunu görüşmek için toplanan konferansa ne denir ?

Pusula

New member
Versay Konferansı: Birinci Dünya Savaşının Sonrası Barış Arayışının Tekerlekli Sandalyesinde Bir Yolculuk

Birkaç Bira, Birkaç İmzalı Belge, Bir de "Savaş Bitti, Ama Barış Düşüncesi Başladı" Konferansı

Birinci Dünya Savaşı sona erdiğinde, dünya sadece harabe değil, aynı zamanda yüzlerce yorgun devletin “Barış nasıl kurulur?” sorusuna cevap aradığı bir labirente dönüştü. Ancak her şeyi yoktan var eden bir sihirbaz değilseniz, dünya barışını yaratmak o kadar kolay değil. Savaş bitmişti, fakat ülkeler arası gerginlikler taze taze, gözleri fal taşı gibi açılmış insanlarla hala “ne yapacağız?” diye sormaktaydı.

Tam bu noktada, evet, tam burada, 1919’da Versay Konferansı toplandı. Hadi, tarihsel bir konferansı anlatırken biraz eğlenelim, çünkü Versay’a katılanları ve anlaşma öncesi tavırlarını düşününce, insan ister istemez gülümsüyor.

Şimdi, hayal edin: Fransızca pratik yapan, diplomasiye yeni adım atmış bir İngiliz diplomat, “Haydi, biraz barış yapalım!” derken, Alman delegelerinin üzerinde barışı kabul etmekten başka bir seçenek yok. Tüm bu görüşmelerin ardından, özellikle de Almanlar için “O kadar da barışçıl değildi” diyebileceğiniz bir anlaşma çıktı.

Versay Konferansı: Kim Kimle Ne Konuştu, Ne Anlaştı?

Herkesin Bir Fikri Vardı, Ama Kimse Birbirini Dinlemiyordu

Versay Konferansı’na 1919’da katılan büyük devletler—Fransa, İngiltere, Amerika, İtalya ve Japonya—her biri, savaşı nasıl sonlandıracakları konusunda farklı fikirlere sahipti. Ancak, bu konferansa katılan ülkelerin temsilcilerinin farklı hedefleri vardı. Fransa, Almanya'yı ekonomik olarak ve askeri olarak felce uğratmayı istiyordu; İngiltere, deniz yollarındaki egemenliğini korumak istiyordu; Amerika ise Wilson'ın 14 maddesine dayalı olarak daha çok uluslararası işbirliği ve barışçıl bir düzeni savunuyordu.

Tabii, bütün bu idealist diplomasi görüşmeleri arasında Almanya bir kenarda, “Aman Allah’ım, savaş kazanılmış olsa da barış tamamen farklı bir şey” derken, her şey o kadar eğlenceli bir hal almıştı ki! Çünkü savaşın galiplerinden her biri “biz daha fazla kazandık!” diye bağırırken, aslında kimse birbirini dinlemiyor, sadece kendi çıkarlarını ön planda tutuyordu. Bu bir nevi barış yapmanın, “savaş sonunda biraz daha kaybetmek” olduğunu gösteriyordu.

Kadınlar Ne Dedi? Versay’dan Sonra Toplumun Psikolojisi

Empati Mi, İntikam mı? Kadınlar ve Empatik Barış Arayışı

Versay Konferansı, özellikle savaşın galip ülkelerinin zayıf düşen taraflardan neredeyse her şeyini almasıyla dikkat çekmişti. Gerçekten de, masada pek çok tartışma vardı: Kim kaybetti, kim kazandı? Fakat bu süreç, yalnızca ekonomik ve stratejik meselelerin ötesine geçmişti. Burada devreye kadınların bakış açısı giriyor.

Düşünün, savaş sonrası evlerindeki sevdiklerini kaybetmiş, annelik, eşlik ve insaniyet adına savaşın yıkıcı etkileriyle boğuşan bir kadın toplumu vardı. Savaşın etkilerinden sonra, bu kadınların empatik ve insan odaklı bakış açıları, aslında barışın nasıl kurulması gerektiğine dair çok farklı bir bakış açısı oluşturuyordu. Kadınlar, sadece diplomatik anlaşmalara değil, insan hayatına ve barışa da odaklanmışlardı (Fox, 2017). Ne de olsa, savaşı kazanan galip taraflar ne kadar “zafer” kazandıklarını söyleseler de, kaybeden tarafların mağduriyeti hala toplumu sarmaktaydı.

Kadınların bakış açısının barış ve sosyal yeniden yapılanma üzerindeki etkisi oldukça büyüktü. Zira kadınlar, daha fazla empati, daha fazla barış arayışı ve daha az yenilgiyle toplumları inşa etme güdüsüne sahipti. Ancak, bu bakış açısını zamanla ne yazık ki kadınların sayısının az olduğu diplomatik mecralarda görmek mümkün olmadı.

Erkekler Ne Dedi? Versay’da Strateji ve Çözüm Arayışı

Zorlu Bir Pazarlık ve Stratejik Duruşlar: Erkeklerin Zaferi mi?

Erkeklerin stratejik bakış açıları, genellikle "kaybeden ne kadar daha fazla kaybedebilir?" sorusuna dayalıydı. Biraz analitik, biraz da çözüm odaklı bir tavır sergileyen bu diplomatlar, Versay’ın anlaşmalarında her biri kendi çıkarını sonuna kadar korumaya çalıştı. Ama, geriye dönüp baktığınızda, belki de hepsinin yaptığı şey, “çok ama çok” kaybettikleri bir oyunun sonucunu doğru okumamak oldu.

Amerikalı Wilson, daha çok diplomatik ve uluslararası işbirliği vurgusu yaparken, İngiliz ve Fransızlar, daha geleneksel bir yaklaşım sergileyip Almanya'nın neredeyse tüm gücünü kısıtlayacak şartlar ileri sürdüler. Yani, burada hem bir strateji vardı hem de bir tür “kim daha fazla kazanabilir?” mantığı. Erkeklerin stratejik bakış açıları, çözüm üretmeye yönelik olmasına rağmen, aynı zamanda idealist Wilson’ın önerileriyle çelişiyor ve pratikte yerine getirilmesi zorlaşabiliyordu.

Versay’ın Gerçek Anlamı: Sonuçlar ve Gelecek Perspektifi

Tartışma ve Soru: Bir Konferans ile Dünya Barışı Sağlanabilir Mi?

Sonuçta, Versay Konferansı’nın tartışmasız en önemli sonucu, dünya politikalarındaki büyük değişimlere zemin hazırlamış olmasıdır. Fakat, tüm bu stratejiler ve empatik yaklaşımlar arasında kaybolan bir şey vardı: Gerçek bir dünya barışı arayışı.

Savaşın galiplerinin anlaşma üzerindeki çıkar çatışmaları, Almanya’nın zor durumda bırakılması, uluslararası barışa dair çok şey vaat etse de, sonrasında yalnızca ekonomik ve politik baskılarla sınırlı kalmış, toplumsal barışı sağlamaktan çok uzak kalmıştır.

Peki, Versay’daki başarısızlıklar, gelecek barış anlaşmalarına nasıl dersler sunuyor? Bugün dünya, o zamanlardan daha mı barışçıl? Yoksa Versay'dan öğreneceğimiz şey, dünya barışının sadece zafer değil, gerçekten insan odaklı bir yaklaşım gerektirdiği midir?

Kaynaklar:

Fox, C. (2017). Women and War: A Look at Post-War Social Change

Martin, D. (2020). Versailles Peace Talks: The Strategy and Diplomacy Behind the Treaty